Nûr içince yatasıca pek sever dört ayaklılığı. Yoktu şu dünyada senin istediğinden farkı: onun gibi olmamak.
O oluverdi işte, o kılıklı.
İşin gücün yok mu a benim canım anlamaya çalışmaktan başka? Bir elinde kin bir elinde şefkatle, ne diye yürürsün ipin üstünde? Bir işe gir, sigortalı olsun; emekliye ayrıl, vadeni doldurursun.
Ne oldun ki büyüyüp de hem? Bak sana caka satıyor ergenliğinin çiçeği. Büyümüş de mi olmuş o cakanın sahibi? Sorma. Cevabı nûr içinde yatasıcada.
Bir kız doğur, adı Leylâ olsun, o hiçbir eserini yarışmaya sokmayan canının canı kadına hürmeten. Hem elden ayaktan düşünce bakar, eline ayağına. Sigara dumanını püfler gibi… Bir püfde.
Bırak düşsün kin, bırak düşsün şefkat, düzlüğe vardığında da ipi kesip at. Aşağısı nereymiş bakmayıver. Çayın harareti alacaklığı politikleşmişse kahve yapıver.
Bir kız daha doğur, bununkinin Mukadder olsun adı. Bakışlarıyla kazadan beladan koruma duası etsin. O da Leylâ’nın eline ayağına bakar.
Baka baka geçin git. Nûr içinde yat a benim canım. Bir fotoğrafın içindeki ayakları saymayıver artık. Fotoğraflar silinir hem, ayaklar da değişir hep. Eskirsin, maazallah, emekliye ayrılamadan, baka baka.
Q
foto: sedef sayman