KUİRFEST BİRİNCİ GÜN – 30 EYLÜL 2021, PERŞEMBE

Mantar sinemada

 

Pandemi öncesi en unutamadığımız etkinlik Kuirfest onuncu yılında, yıllardan sonra, yollardan sonra, pandemi sonrası (diyemesek de) sokağa çıkışımızı kutlamaya yakışır şekilde geri dönüyor.

 

Kuirfest’in ilk günü tüm gösterimler tek bir yerde, Fransız Kültür Merkezi’nde. Neyse ki gösterimler çakışmıyor, ilk gün biraz sakin. Ayrıca gösterimler diğer film festivalleri gibi sabahın köründe başlamıyor, Türkiye’nin ilk trans hakları derneği olan Pembe Hayat, trans saatlere uygun bir şekilde Kuirfest’in ilk gösterimini de 15’te başlatıyor.

 

Ben de saat birde zar zor uyanıyorum, pavyon temasına uygun bir makyaj yaptığımdan emin olup evden çıkıyorum. Yolculuğum son sürat bir minibüs yolculuğu ile başlıyor, ben de kendime bu heyecana uygun bir şarkı seçip (kuirfest playlistine bakmayı unutmayın!) kendimi müziğin ritmine bırakıyorum.

 

Bolca sürat, koşturma, telaş ve Taksim’e varışın sonrasında kapıda HES kodumu ve kimliğimi ibraz edip (Fransa topraklarına girdiğimiz için işi biraz ciddiye alıyorlar, bu kısım biraz can sıkıcı) güvenliklerden x-raylerden geçip kendimi içeri atıyorum. Çeşitli okları takip ederek (sanırım bunları sadece Fransızca yazmışlar ama olsun, lubunya yolunu bulur) sinema salonu buluyorum.  

 

 

Günün ilk gösterimi: Olay Lubunya! Seçkisi

 

Festivale giriş filminin bir uzun metraj yerine kısa film seçkisiyle yumuşak bir giriş olması hoşuma gidiyor. İlk filmimiz Ruicheng Liang’ın Karantinada Laço Olmak (Man Up in Lockdown, 2021) özellikle de kuir gece hayatı sanatçılarını etkileyen ortak derdimizi konu alıyor. Ben her ne kadar gece hayatı çalışanı olmasam da şu cümle beni çok etkiledi: İnsanlarım olmadan yapamıyorum. Bu konu hepimizin gündemindeydi, özellikle de aileleriyle yaşamak zorunda kalan ya da bu filmin kahramanında izlediğimiz gibi komüniteden uzakta evde kalanlar arasında. Lubunyaların ortamından uzak kaldığımızda kimliğimiz de silinir mi?

 

 

İkiliğe madilik atan kuir bir tavra sahip drag king Richard Energy kendini sahnede var eden biriyken, karantina koşullarında yılmıyor ve dijital şovlarıyla gullümü azaltmadan yoğun bir içerik üretimine girişiyor. İki karantina arası sahne performansını da takip ettiğimiz sanatçı, varoluş ve kimlik kavramlarını sanatçı kimliğiyle beraber sorguluyor.

 

 

Seçkideki ikinci film, Kate Jessop’un yönetmenliğini yaptığı Modern Kuir Kahramanlar (Modern Queer Heroes, 2020) 14 LGBTİ+ animasyon sanatçısının yer aldığı bu kısa filmde her sanatçının kendi animasyon tekniği ile onlara güç veren kahramanını görüyoruz. Eski bir sürrealist çizim oyunu oynanıyor, burada her sanatçı on saniyelik bir bölüm yaratırken onun çizdiği son kare bir sonraki  sanatçının ilk karesi oluyor ve böyle bir zincir kuruluyor.

 

 

UK Black Pride’ın kurucularından Lady Phyll, Dykes to Watch Out For’un yaratıcısı ve hayatımdaki en sevdiğim çizgi roman Cenaze Evi Şenlik Evi‘nin yazarı Alison Bechdel, sekiz Grammy adaylığı bulunan Janelle Monáe, Judith Butler, İngiliz yazar ve trans aktivist Fox Fisher, Hong Kong’da lezbiyen olarak açılan ilk müzisyen olan Denise Ho, “Yeni Kuir Sinema” hareketinin öncüsü olarak gösterilen yönetmen Gregg Araki ve George Michael kıymetli animasyon sanatçıların kahramanlarından birkaçı.

 

 

David Bowie’nin Heroes şarkısıyla jenerik akarken biz de üçüncü filmimize geçiyoruz.

 

 

Fanie Pelletier yönetmenliğindeki Gör Beni (Spectacular Intimacy,2021) youtuber Gabrille Marion’un trans geçiş sürecinden ilişkilerine hayatını youtube üzerinden yaşamasının belgeseli. Film Marion’un kanalını merak edip izleme isteği uyandırıyor, ancak Youtube videolarından ötesini gösterememekle sınıfta kalıyor. Yine de bize bu gullüm gacıyı tanıttığı için teşekkür ediyoruz.

 

 

Olay Lubunya! Seçkisinin son filmi, Gevi Dimitrakopoulou’nun Haklısın: Zak, Hayatı ve Sonrası (This is Right; Zak Life and After, 2020). 2018 yılında Atina sokaklarında korkunç bir şekilde öldürülen tanınmış queer ve HIV aktivisti Zak Kostopoulos’un yaşamına odaklanıyor. Zak’ın seçilmiş ailesi ve yoldaşlarının cinayet sonrası sokak eylemlerini izliyoruz. Filmde beni en çok etkiyene sahne bizi yaşatmayan devletiniz batsın dercesine yakılan Yunanistan bayrağı oluyor.

 

 

Her ne kadar filmi izlerken (ve şu an bu satırları yazarken) gözyaşlarımı tutamasam da filmden çıktığımda kendimi güçlenmiş hissediyorum. İstiklal’de herkesin ağzına sıçmaya hazır, travesti terörünü yaşatacak bir halde rak rak rak yürüyorum! 

 

 

Olay Lubunya! seçkisinin bir gösterimi daha 3 Ekim Pazar günü saat 13.30’da Kıraathane İstanbul Edebiyat Evi’nde olacak, kaçıranların gitmesini tavsiye ediyorum.

 

 

Festivalde ilk günün ikinci gösterimi ne bir uzun metraj ne de bir kısa film seçkisi, daha önce yine kuirfest sayesinde deneyimlediğim bir sezon dizinin tamamını hep beraber izleme keyfi. (2019 yılında, 8. Kuirfest kapsamında izlediğim Mixed Messages dizisinin birinci bölümü buradan izlenebilir; festivalde izlemediyseniz youtube’dan izleyin anacıım. Ancak yönetmenle söyleşi yapmak, lubunlarla beraber festivalde binge’lemek gibi olmaz söyleyeyim.)

 

 

Gelelim bugünkü dizimize, Rikke Kolding’in yönetmeni olduğu Minço Ağrısı (Ondt i Røven, 2019) minnoş baby dyke’lar ile göz bayramı yaşatan bir dizi bir kere baştan bunu söyleyeyim. Siz kime düşersiniz bilemem ama beni oyuncuların hepsi tutardı. 

 

Dizinin alternatif adı kezbanlıque 101 ya da köyden indim şehre, şehirli dykelardan korkuyorum anne olabilirmiş. Hepimizde olur, ortama yeni girmişizdir, bilmeden politik olarak doğru olmayan bir şey söyleriz, aktivizm eğitimimiz henüz başlamamıştır, dev rezil oluruz. Örneğin bir anda kendinizi tuvalette gizlice telefonunuzdan cisheteronormative ne demek öğrenip cümle içinde kullanma antrenmanı yaparken bulabilirsiniz. Böyle durumlarla başa çıkmaya çalışırken bir de tabii ki koliler, aşklar, heyecanlar, ne yapacağını bilememeler ve adını koyamadığımız ilişki durumları olmazsa olmaz.

 

 

Kuir dayanışmasını bizim de çokça yaşadığımızı düşündüğüm beraber yaşamanın gullümüyle gösteren filmde, kahramanlarımızın yaşadığı evdeki Silvana Imam posteri gözümden kaçmıyor. Kendisini !f’te gösterilen belgeseliyle tanıdığım bu lezbiyen aktivist ikonu tanımıyorsanız acilen tanışmanızı tavsiye ediyor, burası şimdi başka filmi anlatmanın yeri değil, filmi merak edenleri şu yazıya alıyorum.

 

Diziye bayıldığımı tekrar belirtiyorum ancak çeviriye bir itirazım var: Minço kelimesinin transfeminen/gey erkek bir anlam dünyasında karşılığı varken lezbiyen/bikadın/transmaskülen bir grup kuirin anlatıldığı dizinin adı olarak seçilmesini biraz n’aalaka buldum. Herhalde nasıl lubunca artık sadece trans kadınların kullandığı bir dil değil ise, buna da minçoyu kuir atmosferimizde bir evrenselleştirme denemesi diyebiliriz.

 

Eğer bugün diziyi kaçırdıysanız, 2 Ekim Cumartesi günü Institut Français’te bir gösterimi daha var. Hem de bu sefer Saadat Munir’in katılımıyla bir söyleşi de olacak, izlemeyenlerin mutlaka gelmesini tavsiye ediyorum, ben de izlemiş olmama rağmen gösterim sonrasındaki söyleşiye yetişmeye çalışacağım.

 

 

Bugünün son filmi ise Gökkuşağının Altında seçkisinden Marion Hill’in yazıp yönettiği Dilberim, Güzelim (Ma Belle, My Beauty, 2021).  Lane, Bertie ve Fred’in yaşamlarının bir kesimine tanık olduğumuz film, anaakımda örneğini pek görmediğimiz çokaşklı yaşamları konu alsa da maalesef güzel fon müzikleri ve şahane manzaralardan öteye gidemiyor. 

 

 

Film klişelerle örülü olsa da tek eşli olmayan ilişki temsili deyip bağrımıza basıyoruz. Bu vesileyle aklıma Kuirfest’i konuk aldığımız son bölümümüzde de tartıştığımız, kuirlerin bütçesel sebeplerle kısa metraj tercih etmesi geliyor. Örneğin bu filmin estetiği ile kuir kısa filmleri karşılaştırdığımda, kısa filmlerdeki kuirler sınıfsal olarak farklı hayatlar yaşıyor,  güneşin altında tüm gün çalışmadan aşk hayatlarını düşünmek yerine sisteme karşı mücadele veriyor. Elbette uzun metraj ve büyük bütçe yapımlarımız da olmalı, sonsuza kadar yeraltında kalacak değiliz ama siz sevgili kuirfest izleyicilerini, izlediğimiz hikâyelerden oyuncuların dış görünüşlerine bile yansıyan bu ikiliği düşünmeye davet ediyorum. 

 

Dilberim, Güzelim’in tek gösterimi bugündü, başka gösterimi bulunmamakta.

 

Bugünlük bu kadar, yarın görüşmek üzere!

 

Kuirfest’te anlık gelişmelerden haberdar olmak için Kuirfest instagram hesabını takip etmeyi ve #Gönlüm10dadır etiketiyle paylaşım yapmayı unutmayın!

 

Mantar

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Scroll to Top