bu yazının şarkısı, gülden karaböcek’ten sürünüyorum. harika avcı’dan da severek dinlediğim bu şarkının şevval sam yorumunu pek tutmadığımı söyleyerek şevval’e madilik atarak başlamak istiyorum yazıya.
sürünüyorum, gülden karaböcek’in wikipedia’ya göre 1979, spotify’a göre 1976 yılında çıkan ‘müzik ve ben’ adlı kasetinin ilk şarkısı. (yaşı yetenler için kasetin a1’i)
bestesi gülden karaböcek’e ait şarkının sözleri, efso söz yazarı ali tekintüre’ye ait. (ali tekintüre’nin onlarca şarkısından birkaçını hatırlamak gerekirse; seni yakacaklar, acı gerçekler, baharı bekleyen kumrular gibi ve ne gerek varsa dembaba versiyonu olan hangimiz sevmedik…)
müzik zevki, yaşı, yönelimi, kimliği ne olursa olsun türkçe bilen herkesin fıtratı gereği ezbere bildiği şarkılardan sürünüyorum, meyhane, tribün, karaoke repertuvarlarının da vazgeçilmezi…
sürünüyorum’u duyduğumuz anda karşı konulamaz şekilde gelen oynama, kıvırma, gerdan kırma isteği şarkı boyunca devam eder. sözlerle birlikte ambale olsak ta göbek atmaktan asla vazgeçemeyiz. işin tuhafı, bu şarkı ne diyo, şu anda ben ne yapıyorum sorgulamalarına girilmez. gizli bi toplumsal sözleşme gibi sürünüyorum varsa tıngırdatılır, hiç bişey yapılmıyorsa sallanılır, elle tempo tutulur, şıklatılır… ağlıyorsak bile o anda gözyaşları silinir, burunlar çekilir. ‘amaann neyse ne’dir…’bak ta gör halimi sürünüyorum’ diyen dudaklara inat, bedenler türlü salınımlarla başka bişeyler söyler sanki.
döndürsene beni senin yoluna
kahreden dünyamda sürünüyorum
huzursuz geceler korkulu düşler
bak ta gör halimi sürünüyorum
sürünüyorum, şıkkıdı şıkkıdı başlar ama daha ilk kıtasının sözlerinde bi çıkış, bi yol arayışı içinde olduğumuzu anımsatır bize… hangi yola girsek, kimin yoluna dönsek aman allahım ne menem bi dünyadır bu… yalnız, uykusuz ve huzursuz geceler, korkulu düşler.. kahrederiz sesimizi kimseye duyuramadığımız bu çıkmazda ama büyük gülümselemelerle yumuşak yumuşak göbek atmayı da ihmal etmeyiz tabii.
ne bir sevenim var ne seven bir kalbim
ellerim bağrımda perişan kaldım
birgün değil sana hergün yalvardım
duymadın sesimi sürünüyorum
sürünüyorum’un ikinci kıtasında ne bir sevenimizin ne de bizim sevdiğimiz birinin olmadığını, herkesin madigudisinin olduğu bu koskoca dünyada yalnız ve çaresiz olduğumuzu, sesimizi duyurmak istediğimizi ama bi türlü duyuramadığımızı elimizde içkimiz çılgın kahkahalar ve göbek hareketleriyle beyan etmeye devam ederiz. yalnızlığın dibiyizdir ama ne gam.
avutma her güne bin ümit verip
ağlatıyor sonra hüsranlar gelip
baştan yarat beni dertten eleyip
acı bu halime sürünüyorum
sürünüyorum üçüncü kıtada bizi bin ümitle avutup hüsranlara uğratanları hatırlarız… yalnızlığımızın sebebi de bu değil midir zaten? baştan yaratılmayı ve yeniden doğmayı isteriz, başka bi yerde, başka bi çağda olmak isteriz o an ama gel gör ki acılar içinde sürünüyoruzdur. tam bi delirium hali ayol.
tövbeler dileyip düşsem yoluna
günahım bırakmaz girer koluma
sonunda kul oldum kötü kuluna
ayaklar altında sürünüyorum
şarkının son kıtası olan dördüncü kıtada pişmanlıklarımız ve günahlarımız gelir aklımıza… ay kafamız dumanlıdır… içli bir ah çekeriz, suçluyuzdur, pişmanızdır ama eziğizdir bi yandan belamızı da bulmuşuzdur. ayaklar altında sürünüyoruzdur.
pandeminin ve kötü kulu olduğumuz iktidarların geri dönmeyecek şekilde bitmesi ve vegan çilingir sofralarında arkadaşlarımızın gözüne baka baka, bağıra çağıra göbek atıp sürünüyoruz söylediğimiz günlerin gelmesi umuduyla…
okan thedimi