Atanmış cinsiyetinize ait sayılmayan giysileri tercih ediyor musunuz?
Çocukluğunuzda size biçilen cinsiyet rollerine ters davranışlar sergiliyor muydunuz?
Evet mi? Harika! Doğru yoldasınız!
Saç/sakal tarzınız, makyaj alışkanlıklarınız atanmış cinsiyetinizin kabul gördüğü normların dışında mı?
Sokakta insanlar size biraz tuhaf, inceler gibi bakıyor mu?
Hâlâ evetse süper! Az kaldı, birkaç soruyu daha cevaplayın.
Çocukken atanmış cinsiyetinize uygun sayılan oyuncaklara elinizi bile sürmediniz mi?
İnsanlar İngilizce gibi cinsiyetli dillerde size istediğiniz gibi hitap etmiyor, hatta ne deseler asla bilemiyorlar mı?
Androjen mi görünüyorsunuz?
Bunlara da evetse…
Tebrikler!! Tam bir kuirsınız, hatta kuirliğin en harika, en baş temsilcisi olmaya adaysınız!
Bu test gerçek olsaydı ne kadar kötü olacağı bir kenara, ben kesinlikle geçemezdim. Sanırım “Az bir kuir olma ihtimaliniz var.” veya “Evet ama yetmez!” gibi bir cevapla yetinmem gerekirdi.
Kendime açılmaya başladığımda bu “kriterlerden” pek haberim yoktu. Kuir kavramını da az çok biliyordum ancak bu tarz bakış açılarından henüz haberdar değildim. Dolayısıyla, neredeyse artık kendime açıldım dediğim günden beri rahatça “Kuir terimi bana uyuyor, ben bunu kullanırım.” dedim, kullandım da. Kendimi bir kategorinin içine sokma mecburiyetinde olmadığımı, akışkanlığın tutarsızlık olmadığını öğrenmek baya rahatlatıcı hatta özgürleştiriciydi. Hele ki uzun zaman “Ben şimdi neyim yaa. Kendime biseksüel dersem bana yalancı derler mi?” düşüncesiyle yaşadığımı göz önünde bulundurursak harika bir yere varmıştım. “Tuhaf”lığımın, bir açıklamaya ihtiyaç duymadığını, o tuhaflığın kendisinin güzel ve doyurucu bir deneyim olabileceğini anlamıştım. Ama sonrası o kadar kolay olmadı. Tekrar kendimi geçmiştekine benzer sorular sorarken bulunca bayağı şaşırdım. Resmen kısır döngüye düşmüştüm(!?)
Girip çıktığım ortamlardan, internette karşılaştığım (hem görsel hem yazı dilindeki detaylarla) temsiliyetler ve yorumlardan bu “kriter”leri karşılamam gerektiği hissine kapıldım ve benim için yeni bir süreç başladı. Tekrar “kendime bunu desem yalancı olur muyum?” sarmalına kapıldım. “Tam olarak neremde kuirlik olduğunu” anlatmaya çabalayıp somut gerekçeler aramaya başlamıştım. Saçınız, sakalınız, kıyafetiniz sizde tamamen cinsiyetsiz veya “kadın ve erkek karışımı” bir görüntü yaratmıyorsa aslında pek de kuir olmadığınız fikrine kapılmak çok kolay. Bazen ilişkilerimi, çocukluğumu, çok özel kişisel deneyimlerimi ve duygularımı sırf kanıt gösterme zorunluluğu hissettiğim için ortaya döktüm. Yine de bazen bu “kanıtlar” bekleneni karşılamıyor ve sonuç… “Üzgünüz, profiliniz şu an bu pozisyon için yeterli değil! Duygularınız, deneyimleriniz, iç dünyanız yeterli değil! Daha sonra tekrar deneyin.“
Neyse ki bu kısır döngünün de kırıldığı bir gün geldi ve artık kimseye kanıt gösterme derdim yok. Heterolara da en afili ibnelere de kimliğimi kanıtlamak zorunda değilim. Artık enerjimi insanları ikna etmek yerine karşı çıkmaya, tartışmaya ve uyarmaya harcıyorum(ilerlemeye bak bee!). Cinsiyet atandığında çok fazla sinirlenmemek, nabinary kimliğim her kabul edilmediğinde madilik yapmak yerine arada da diyalog kurmaya çalışmak gibi yeni beceriler de ediniyorum. İşte kişisel gelişim!
İbneliğin kaderinde olduğu üzere, bu konuda da mücadele etmek ve bazen kaybolup kendimizi geri bulmak zorundayız belli ki. Hâlâ kendime belli bir görüntüye sahip olmak zorunda olmadığımı hatırlamam gerekse de arkadaşlarımın beni gerçeğe döndürmesine ihtiyaç duysam da en azından artık hissettiklerimden şüphe duymuyorum.
Testimizin cevabını açıklıyorum: “Sana mı sorucam? Hissettiğim kadar kuirim!”
Armut